Hakkımda

Fotoğrafım
hiçbir zaman eşkenar üçgenin dik açılarının toplamı ilgimi çekmedi.İlgimi çeken tek şey aramızda sinsice yaşayan pezevenklerdi....

3 Ekim 2011 Pazartesi

Star Işığı

   Çocukluğunda bir kez olsun ,büyüdüğünde sahne ışıkları altında yıldızlaşmayı,milyonlarca hayranının  adını haykırışını hayal etmeyen var mı?Işıltılı kostümler içinde!
   Seksenli yılların başlarındaydık ki,wolkman denen aletler henüz girmişti hayatımıza. Almanya'dan gelmişti.Bendekine heves edenlerin babaları Doğubank'tan bir servet ödeyerek almışlardı.Düşünüyorum da,yirmi yıl bekleselerdi bu kadar para çıkmayacaktı ceplerinden.Şimdi zebil-ziyan!Çok para ediyor ama,bildiğin kaset-çalar.Bir yüzü bitince arka yüzü çıkarıp kendin takacaksın.Kar kulaklığı kadardı kulaklıkları.Gece otobüsle yolculuk yaparken bi takayım desen,bütün otobüs sana bakar koala sürüsü gibi.Kulaklıktaki ses izolasyonu tüm otobüse yeter.Öyle teknolojik anlayacağın.
   Sesini kısarak dinlerdim bende otobüsün camından kendimi seyredip,güzel bulmanın rehavetiyle.İşte o an başlardı,müzik eşliğinde sahne hayatım.Öyle giysiler giyer,öyle dans ederdim ki,dünya dünya olalı böyle star görmemiştir.Uçardım,uçar!İnsanlar çıldırmanın eşiğinde.Çaldığım enstrümanlara gelince;ne çalmıyorum ki?Gitarı fırlatıp,bateriye çöküyorum,doğuştan piyanistim,kemanın yayı ahenkle dans ediyor....
    Çocukluğunda buna benzer hayaller kurmanın en birinci göstergesi ''ilgi çekme''isteğiyle örtüşüyormuş.Yeni okudum.Alfred Adler;çocukta yaşamsal sorunlar.Aşağılık kompleksinin öz güvene dönüşme çabaları.Umudu,isteği,provası imiş.Vay anasını!Öyle ya,niye tesisatçı olmayı hayal etmeyiz?Ya da sütçü?Büyüyünce ne olacaksın sorusuna asırlardır çocuklar aynı cevapları verirmiş.Star,doktor,asker,öğretmen.
   Hükmetmek.Tanrı olmayı istemek.
   Kendini ispatlama çabasını elden bırakmayan,o sahneye çıkmayı başaranlarmış.Ki bu ,büyük bir hırsı da beraberinde getiriyormuş.Bir çeşit hastalık durumu.Çocuklukta yaralayıcı deneyimlermiş, bu hırs.Sahnelere çıkamasak ta,çoğundaki yıldızlaşma isteğini görürüm ben.Kendimdekini de.Eş-dost toplantılarında!Devleşen insanlar vardır.Ömrü uzun olsun,Halil Amca örneğin.Bizim bant çaları takar ve Mory Kante'nin söylediği yeke yeke'yle gaza gelir,cuş u huruş içinde dans ederdi.Oturtabilene aşk olsun!
   Zaten star ışığı olanlar hemen kendini belli eder!Öyle öz güveniyle bir ömür boyu boğuşanlar oturur, kalkamazlar.O cesaret, gelmezoğlugelmez.İster,ama yapamaz.
    Ben ne zaman vazgeçtim star olmaktan hatırlayamıyorum şimdi.Yeterince hırslanmadığıma göre normale dönmüşüm demektir.Yine de çocuklarla evde küçük gösterilere imza atmıyor değilim canım.
    Emektar bant çalarım sandıkda beklemekten işlevini yitirmiş...Onlarca kaset,kaderine terkedilmiş...Hayaller suya düşünce nesnelerin sandığı boylamasının dayanılmaz hafifliği...Ama ben şu kitapta söz edilen komplekslere takığım.Benim kompleksim neydi acaba?Neden herkese gününü göstermek istiyordum?23 Nisan şenlikleri için gösteriye hazırlayan beden eğitimi öğretmeni,yapamadığım bir hareket için çok öfkelenmiş,bütün sınıfın önünde avazı çıktığı kadar bağırmıştı.''Geri zekalı.Elli kere yaptık,hala öğrenemedin!Aptal.Salak!Defol!Çık!Kenarda bekle!''
    Çok küçüktüm.Beni star olmaya isteklendirecek, intikam planıma olsa olsa,bu aptal,geri zekalı hatta beyinsiz üstelik te çok çirkin olan bu kadın sebep olmuştur.