Hakkımda

Fotoğrafım
hiçbir zaman eşkenar üçgenin dik açılarının toplamı ilgimi çekmedi.İlgimi çeken tek şey aramızda sinsice yaşayan pezevenklerdi....

22 Eylül 2016 Perşembe

Ben Bir Feministim

Biz senin gibi feminist değiliz ama, demişlerdi. Demişlerdi de, ben, bana ne anlatmak istediklerini pek anlayamamıştım doğrusu. Çok üstümüze gelme, ne halin varsa gör! tavrı mıydı? Hayat bize güzel, ' sıçmışım kadın haklarınıza '  tavrı mıydı? Bilemedim !
Feminizm nasıl bir şeydi, o ' şirin'  kafalarında?   
Sanırım şöyle; biz böyle mutluyuz, ekmek elden su gölden yaşayıp gidiyoruz. E doğal olarak bedelini de ödüyoruz, karıştırma kafamızı, var git yoluna be kadın! Evet, tam olarak söyledikleri buydu. 
Feminist yaklaşımlar, özellikle kadını yeniden ' ev kadını'  kimliğine geri döndüren, ülkede huzur kaçıran, ayar bozan bir yaşam formülüydü sanki.  Feminizmin savunuculuğunu yapan kadınlara ' erkekleşmiş kadın' yaftası yapıştırıldı, birahane, bar, pavyon basarak  erkek egemenliğinin en düşük  seviyelerde ilan edildiği  mekanlarda, istediğimi yaparım mesajı verenlerin tiksinç protestoları genel görüşe mal edildi.  Tabii ki daha sonra roller son derece adaletsiz olarak dağıtıldı.  Sonuçta  kadınlar  kendilerine düşen payla yetinmeyi öğrendi ne yazık!
Kendilerine düşen pay derken, bal börek değil ha! 
Evde yaşlı ve çocukların karşılıksız  bakımı, ev halkının ertesi gün okul ve iş yaşamına hazırlanması, beslenmeleri, evin temizlenmesi, eldeki parayı bir ekonomi profesörü gibi efektif  harcama zorunluluğu, kalan parayla birikim yapması, gerekirse ev bütçesine ülke ekonomisinde  hiç bir değeri olmayan el işleriyle katkı sağlaması, hayat arkadaşım dediği erkeğin öz bakımından sorumlu olması ve onu hoş tutması gibi (muğlak bir konu bu hoş tutma olayı) en birinci görevleri arasında olan kadının, üzerine yapışan bu rolden sonsuz mutluluk duyuyor olması bence imkansız. 
Belki çatışma istemiyor olabilir ancak gittikçe,  toplumsal düzeyde yok olan  kadın doğurarak ve hizmet ederek varlığını sürdürebiliyor bunu görüyoruz. 
Cinsiyet ayrımcığı yapıyorum,
Çünkü;
 Eğitim düzeyleri  denk olan   bir erkek ve bir kadın  aynı  iş yerine başvuru yaptığında öncelik erkeğin  olduğu için.
Kadın işe girmeyi  başardı diyelim,  erkek mutlaka daha fazla ücret alacağı için.
 Performans önemli değil,  erkek önce terfi edecek,  erkek egemen toplum, başarı  basamaklarını  kadın  için el birliğiyle  yıkacağı için.
Eşlerin çalışan olduğu bir evlilikte, çocuğun  hastalık ve tedavisinin  tümüyle annenin sorumluluğunda algılanmasına toplumun verdiği destek için  .
Bir kadın evlenmeyerek kendini kariyerine adasa bile , aynı pozisyondaki erkeğin bilmem kaç çocuk yaparak  torun torbaya  karışabilmesinin aldığı alkış için.
Yolunun geçtiği  okullarda kaç kadın müdür tanıdın mesela?
 Ceo olmuş kaç kadın var ? Başhekim? Rektör?  Cumhurbaşkanı?
Sayılar komik!
Madem kapitalizm denen bir illet  dünyayı sarmalamış, o halde kartlar eşit dağıtılsın ki, herkes geçimlik parasını  üzülmeden, ezilmeden, hileye uğramadan   kazansın değil mi efendim ? Madem üniversiteler kurulmuş kadın ve erkek için! Madem  eşitmişiz  ''gibi'' bir takım triplere girilmiş! Gereği neyse yapılsın!
Hiçbir kadın, erkek dünyasının   tüm bu dayatmalarından  mutlu olamaz. Olmamalı! Yani en azından deli değilse...
Evet pozitif ayrımcıyım,
Aşk kavramını yerleştirmeye çalışıyorum düzenin  bir yerlerine, donların ucunda asılı kalıyor . Aşk bile eşitsizlikten öldü. Bizde manyak gibi, romantizmin göbeğinde eşitlik eşitlik diye bağırmayacağız ama, kadın ilişkide yönetilmeye, pasif  nesne olmaya, kendisini ilgilendiren kararları tek başına almamayı ve gönüllü bakıcılık yapmayı öylesine içselleştirmiş ki, gayrısını onun da yüreği taşımıyor.Üzülüyor, kabul görmeyeceği endişesi sarıyor benliğini. O yüzden patrial kabulleri yüksek. Feminist insanların aklını çeleceğinden korkması. Sevişirken yarın ne pişirsem diye düşünen pek çok kadın vardır feminizm düşmanı.
Sonuçta  feminizme olan  tepkisini  eğitimsizliğinin ( buradaki eğitimsizlik daha çok uzgörü sahibi olamamak, ya da analitik düşünememek anlamında)  ötelenmişliğinin, değersizleştirildiğinin farkına varmaksızın gösterebiliyor. Sıkıntı tam da bu noktada başlıyor aslında. Acaba ' erkekleşmiş' olan kim? Dişiliğini bodruma saklamış olan hangimiz acaba?  İşte bu duru görü gelip yerleşemiyor bir türlü. Neden? Çünkü çatışmaktan korkuyor. El yordamıyla yaşıyor günü. Erkek sisteminin  değersizi, bedel ödeyeni olmaya onay  vermiş ve çoktan erkek kafasını yaşamaya başlamış haberi yok!

Evet ben bir feministim; var olan saçma sapan düzenekte varlığımı ve  aklımı korumaya çalışıyorum. Özgür iradesini erkek hayranı bir topluma  teslim eden kadınları anlayamıyorum. Tek derdi beğenilmek, rekabet ve ''gibi'' yaşamak olan kadınları da. Onları dar alanlara sıkıştıran toplumu da. Anlamak istemiyorum.
Ama,
Özgürce attığımız çığlık bir gün sağır edecek kulakları ve  bozacak bütün oyunları bunu biliyorum. Görebiliyorum. Kendine bile hayrı kalmayan sistemleri sikip atacak kadın. O yüzden, her gün kadına, kadınlığa yönelik saldırgan yaklaşımları göreceğiz, maruz kalacağız. Ama o, beklenmedik  gün gelecek!  İşte o gün, ne kapitalist kahkahalarınız ne muhafazakar kılıflarınız ne de hayvani egolarınız  kurtaramayacak gemilerin batışını.
Belki 100 yıl, kim bilir belki de 200 yıl sürecek döngüyü tamamlamak. Sorun değil! Kadının bölünmez bütünlüğüne ulaşması için uzun zamanlar olmasa gerek bu rakamlar. Kadınlığının farkında olanların yetiştirdiği jenerasyonlar güzelleştirecek dünyayı.
Tüm cinslerin  varlığını kutsayan insanlar yetişecek, inanıyorum!
Biliyor musun, yaşadığın depresyon, tatminsizlik hali '' diğerinin'' yaşam alanını daraltman  ve O' nu boğmandan kaynaklanıyor. Görmüyor musun?
Gevşe biraz ' erkekleşmiş kafa'  !
Cinsleri işine geldiği gibi ayıklama! Hükmetmeye, baskılamaya uğraşma!
Birlikte harikalar yaratabiliriz...
ÇÜNKÜ NEDEN OLMASIN?