Hakkımda

Fotoğrafım
hiçbir zaman eşkenar üçgenin dik açılarının toplamı ilgimi çekmedi.İlgimi çeken tek şey aramızda sinsice yaşayan pezevenklerdi....

20 Kasım 2014 Perşembe

Uğraştırma beni

   Sen onu bunu bırak ta söyle, en son kaça olur? 250 ye ver gideyim. Uğraştırma! Hadi! Tamam mı, hadi! Oldu oldu! Kaça alıyon ki kaça satıyon? Bi seferlik kazanmayıver!
   Lan ne pazarlıkçı milletiz anam ya! Kadın dükkan sahibinin ortağı sanki. İnadından yüzünün rabbiyesi silinmiş nursuzun. Bak! Cüzdanını açıyor sanki bakmak isteyen varmış gibi. Son param! Hadi inat etme! Ver de gideyim. Yok efendim, kurtarmaz. Bizde pazarlık olmaz  gibisinden  çaresiz cümleler kursa bile, dükkan sahibi de nasıl bir manyakla karşı karşıya olduğunun farkında.
   Ufacık  turşucuk tipli kadın, bu lambayı almadan giderse bir canavara dönüşeceğinin sinyallerini veriyor. Korkuyorum. Kocam maliyede çalışıyor. Tanır mısın acaba? Timuçin.  Dükkan sahibi zavallı, kafasını sallıyor. Tanıyamadım. Demek olmaz diyosun! Olmaz hanfendicim! Tamam 275 olsun! Hanfendi bu avizenin fiyatı 650 lira. Hadi sizin güzel hatırınız için 600 olsun! Fakat 275!..            Dükkan sahibi üstünlüğü ele geçirdiğini anlayınca sofradan yeni kalkmış aristokrat gibi yanağının içinde dilini gezdirip, ellerini ovuşturuyor.
    Bir türlü araya giremiyorum. Altı üstü led ampul alma niyetindeyim. 
    Madem sizde pazarlık mazarlık  yok ta, benim hatırım nerden senin güzelin oluyo? Ha! Terbiyesiz adam! Şakirt kılıklı dükkan sahibinin bu saçmalıkları hakettiğini düşünmeye başlıyorum. U dönüş için geç kaldı andaval. O sırada varlığımı farkediyor ve olur  mu ama hanfendicim, diye bana soruyor belermiş gözleriyle. Yandaşı olmayacağım. E olur diyorum. Güzel hatır madem var! Çiğ tavuk  yedirtirmiş! Kadın birden kardeşimmiş gibi tavırlar sergilemeye başlıyor. Canım benim! İyi ki buradasın!
   İkisini birden dövmek istiyorum. İçeride mi dövsem, kapıya mı çekip dövsem?
   Nihayet adam 300 e razı oldu. Alış verişin sonunda her iki tarafta mutsuzluk, kazıklanmışlık duygusundan eser yok. Aksine ben kendimi aldatılmış, kazıklanmış hissettim iyi mi? Nihayet şakirt dükkancı bana döndü ve buyrun hanfendicim diyebildi. Led ampul alacaktım, vaz geçtim. Çeşitlerimizi bir görün! 35 lira ama size 20 liraya olur. Hem çok ekonomik ampuller bunlar. Yok almayayım! Dükkandan çıkarken adam arkamdan bağırıyordu, akşam pazarı, hadi 15 e bırakayım.
    Yapmayın olum böyle pazarlık!
     Kime ve hangi mecraya güveneceğim? Şakülüm kayıyo benim!
     Şimdi bunun adı hırsızlık değil mi yani? Karşılıklı çalıp duruyorken taraflar, sen neyin borusunu üflüyosun?
     Bak hırsıza hırsız demek hala suç değil. Değil ama, kimin eli kimin cebinde, o da belli değil...
     Alış verişte kimse birbirine inanmaz ve herkes kendi yasasını yazarsa, hırsızlık tabii en gözde statülerden biri olur. Değil mi canım kardeşim? İyi ki varsın! Muckkss..Sevgi pıtırcığım benim...
    



   
    
   
   

19 Kasım 2014 Çarşamba

Sokakta


    Kimsesiz ve evsiz bir adam. Parklara bankları koyanlara duacı, sokak hayvanları için kapısına su bırakanlara ise minnettar.
      Bacaların yakıt kokusu genzini yakmıyor nicedir. Akşamın soğuğu çökecek. Geceleri neyse de, sabaha karşı kemiklerini sızlatıyor meret. Ayaz, anasını başka karılarla aldatan babası gibidir insanın. Dirençli öfkesine seni kurban ederken, orospusundan olan gürbüz çocuklarını her zaman güven içinde bırakır, ilişmez.  Kaldırımdan gelip geçen ayaklar telaşlı. Telaşa mahal yok be! Hepimizin gideceği yer belli!  Hem çalacak bir kapın yoksa  n'olmuş ki? Dünya, kendisini bekleyenlerin varlığından emin aptallarla dolu. Sırf bu yüzden boşver! Koşma! Sakin ! Tadını çıkara çıkara...Bekleyen kimse yok!

       İçine girmeyi unuttuğu bir sığınağı vardı, ama  neredeydi!
     Belki bir kadının sıcak memeleri. Belki ağlayan bir bebenin öksürük kokan nefesi. Belki de ara sıra barakasını paylaştığı bir dostun gözlerindeki emniyet. Kim bilir?

     Evet hanımefendiler, beyefendiler...sokakta yaşamak demiştik en son ! Bedeni ve elbiseleri kirlenmeye başladığında zihninin ve düşüncelerinin de kirlenmeye başladığını sanmıştı diğerleri. Pasak içinde kaldığındaysa tümden hayatlarından çıkarmakta bir beis görmemişlerdi. Oysa  kirli işler, cinayetler ve iki yüzlü ilişkiler içeriye aitti. Görüyordu pencere aralarından. Sokak öyle mi? Değil! Sokak özgürlük. Sokak, vatandaşlık numaranı  ezberlememe özgürlüğü. Sokak, nüfustan, tapudan, vergiden, insanlıktan, babalıktan düşürüverme özgürlüğü. Dahası sokak, hesap vermeme özgürlüğüdür.  E başka ne istesin hayattan?

        Gecelemeye hastane acillerinin üstüne yoktur. Hasta yakını gibi sıvışmayı başarırsan sıcacık koltuklarda bey gibi uyku çekersin. O zaman da şehrin bütün hastane acillerini sıraya koyarsın. Elbiseler  kokmaya, kafanda bitler cirit atmaya başladı mı biletin kesilir. Kovulursun her yerden. Bir de uzatılan beleş yemekler. Sen sokak oldukça, önüne atılan yemeklerde sokaklaşır.

      En mutsuz gününü geçiren  biri ona bakarak mutlu olmaya çalıştı. Bu adamın  yaşadığı, 'daha kötü hayatı'  mutluluk masasına meze yapacak kadar insafsızdır böyleleri.  ' Bekleyenler ' inin  açtığı kapının ardında onu düşünüp temiz bir uyku çekecek, güven içinde. Öyle sansın dingil!

          Sokağın hiyerarşisi yok diyen hata yapar. Her zaman  sığınaklara hükmeden derebeyleri vardır. Sıcak bir hastane acilinde uyumak için rüşvet vermek gerekir. Olsun! Bedel ödemek var bu kitapta. Ha evde ha sokakta. Fark etmez. Ödersin!

     Seçim otobüsleri insanların güvenliğini sağlamaya aday olduklarını bangırdatıyor. Seçilen şarkılara burun büktü. Ama bangır bangır çalan şarkıdan çok dağıtılacak kumanya ilgilendiriyor onu. Yerlere atılan parti bayrakları bi boka yaramaz. Ne ısıtır ne doyurur. İyisi mi, kumanya için tekrar tekrar sıraya girmeli. Dün özgürlükçü olduğunu savunan parti simit dağıttı. Bugün adaletçi olduğunu savunan ekmek arası patates...Yarın ki? Leblebi tozu belki...Nasılsa oyum hepsine.

         Sokağın en güzel yanı kimsesiz oluşu. Mekana ait olmayı kim uydurdu? Sahip olduğumuz tek gerçeklik var. O da zaman. Değil mi çok değerli kişiler?

           Sen liman sandığın yere tekrar bak bakalım, seni gerçekten bekleyen bir ses bir nefes var mıymış? Yoksa üzülme. Sokak geniş. Tıpkı  sokağın bütün pisliği tırnak aralarına dolmuş bu adam gibi...hepimize yer var orada....

               Tam kumanya sırasına girecekken bir berber esnafı seslendi, hey dilenci dükkanın önünü kapama çekil şöyle.
 




                                                                                                               sevgiyle