Hakkımda

Fotoğrafım
hiçbir zaman eşkenar üçgenin dik açılarının toplamı ilgimi çekmedi.İlgimi çeken tek şey aramızda sinsice yaşayan pezevenklerdi....

19 Kasım 2014 Çarşamba

Sokakta


    Kimsesiz ve evsiz bir adam. Parklara bankları koyanlara duacı, sokak hayvanları için kapısına su bırakanlara ise minnettar.
      Bacaların yakıt kokusu genzini yakmıyor nicedir. Akşamın soğuğu çökecek. Geceleri neyse de, sabaha karşı kemiklerini sızlatıyor meret. Ayaz, anasını başka karılarla aldatan babası gibidir insanın. Dirençli öfkesine seni kurban ederken, orospusundan olan gürbüz çocuklarını her zaman güven içinde bırakır, ilişmez.  Kaldırımdan gelip geçen ayaklar telaşlı. Telaşa mahal yok be! Hepimizin gideceği yer belli!  Hem çalacak bir kapın yoksa  n'olmuş ki? Dünya, kendisini bekleyenlerin varlığından emin aptallarla dolu. Sırf bu yüzden boşver! Koşma! Sakin ! Tadını çıkara çıkara...Bekleyen kimse yok!

       İçine girmeyi unuttuğu bir sığınağı vardı, ama  neredeydi!
     Belki bir kadının sıcak memeleri. Belki ağlayan bir bebenin öksürük kokan nefesi. Belki de ara sıra barakasını paylaştığı bir dostun gözlerindeki emniyet. Kim bilir?

     Evet hanımefendiler, beyefendiler...sokakta yaşamak demiştik en son ! Bedeni ve elbiseleri kirlenmeye başladığında zihninin ve düşüncelerinin de kirlenmeye başladığını sanmıştı diğerleri. Pasak içinde kaldığındaysa tümden hayatlarından çıkarmakta bir beis görmemişlerdi. Oysa  kirli işler, cinayetler ve iki yüzlü ilişkiler içeriye aitti. Görüyordu pencere aralarından. Sokak öyle mi? Değil! Sokak özgürlük. Sokak, vatandaşlık numaranı  ezberlememe özgürlüğü. Sokak, nüfustan, tapudan, vergiden, insanlıktan, babalıktan düşürüverme özgürlüğü. Dahası sokak, hesap vermeme özgürlüğüdür.  E başka ne istesin hayattan?

        Gecelemeye hastane acillerinin üstüne yoktur. Hasta yakını gibi sıvışmayı başarırsan sıcacık koltuklarda bey gibi uyku çekersin. O zaman da şehrin bütün hastane acillerini sıraya koyarsın. Elbiseler  kokmaya, kafanda bitler cirit atmaya başladı mı biletin kesilir. Kovulursun her yerden. Bir de uzatılan beleş yemekler. Sen sokak oldukça, önüne atılan yemeklerde sokaklaşır.

      En mutsuz gününü geçiren  biri ona bakarak mutlu olmaya çalıştı. Bu adamın  yaşadığı, 'daha kötü hayatı'  mutluluk masasına meze yapacak kadar insafsızdır böyleleri.  ' Bekleyenler ' inin  açtığı kapının ardında onu düşünüp temiz bir uyku çekecek, güven içinde. Öyle sansın dingil!

          Sokağın hiyerarşisi yok diyen hata yapar. Her zaman  sığınaklara hükmeden derebeyleri vardır. Sıcak bir hastane acilinde uyumak için rüşvet vermek gerekir. Olsun! Bedel ödemek var bu kitapta. Ha evde ha sokakta. Fark etmez. Ödersin!

     Seçim otobüsleri insanların güvenliğini sağlamaya aday olduklarını bangırdatıyor. Seçilen şarkılara burun büktü. Ama bangır bangır çalan şarkıdan çok dağıtılacak kumanya ilgilendiriyor onu. Yerlere atılan parti bayrakları bi boka yaramaz. Ne ısıtır ne doyurur. İyisi mi, kumanya için tekrar tekrar sıraya girmeli. Dün özgürlükçü olduğunu savunan parti simit dağıttı. Bugün adaletçi olduğunu savunan ekmek arası patates...Yarın ki? Leblebi tozu belki...Nasılsa oyum hepsine.

         Sokağın en güzel yanı kimsesiz oluşu. Mekana ait olmayı kim uydurdu? Sahip olduğumuz tek gerçeklik var. O da zaman. Değil mi çok değerli kişiler?

           Sen liman sandığın yere tekrar bak bakalım, seni gerçekten bekleyen bir ses bir nefes var mıymış? Yoksa üzülme. Sokak geniş. Tıpkı  sokağın bütün pisliği tırnak aralarına dolmuş bu adam gibi...hepimize yer var orada....

               Tam kumanya sırasına girecekken bir berber esnafı seslendi, hey dilenci dükkanın önünü kapama çekil şöyle.
 




                                                                                                               sevgiyle

Hiç yorum yok: