Kahırlanıyorum !
Öylesine, bile isteye. Boş boş...Kahırlandıkça kahırlanıyorum!
Belkide o kadar boş değildir. Bilmiyorum! Kahır işte adı üstünde, basıyor durduk yere.
Belkide o kadar boş değildir. Bilmiyorum! Kahır işte adı üstünde, basıyor durduk yere.
Kahırlandıkça bi cigara yakıyorum.
2023' e kadar da bırakmayı falan düşünmüyorum canlarım!
İstiyorum ki herkes kahırlansın!
2023' e kadar da bırakmayı falan düşünmüyorum canlarım!
İstiyorum ki herkes kahırlansın!
Ben çocuktum... babam ' ajans haberleri' ni dinlerdi radyodan. Böyle kahırlanmazdı adam! Ki, ne hinlikler, ne alavereler - dalavereler dönerdi memlekette. Ne armudun sapları ne üzümün çöpleri batardı milletin kıçına da...yine de böyle, benim kahırlandığım gibi kahırlanmazdı. Küçük çay bardağına rakısını yapar, büyücek bi tepsiye nevaleyi dizer, Müzeyyen'le, Hamiyet'le mutlu olurdu adam lan! Anamla gıybetin dibine vururlar, muhabbetlerinden çıkan şen kahkahalarla orta kulak iltihabı olurdum yeminle. Pürneşe hayat vardı damımızın altında. Aybaşında aldığı 3 kuruş maaşıyla Vehbi Koç olurdu ! Bize neler yedireceğini, gezmelere nerelere götüreceğini sapıtır- şaşırırdı.
Banka kredisi algıları hiç yoktu mesela. Onlar için banka yalnızca camdan bir kumbaraydı. İnsanlar aşktan atarlardı kendilerini köprüden , banka kredilerinden değil.
Birbirleriyle tatlı talı sohbetler ederlerdi nezaketi hiç elden bırakmadan. Temiz pak yüzleri, sesleri, yaşamları vardı.
Memleket meselelerine bu kadar kahretmezdi insanlar. Neden? Bilmiyorum valla! Sosyolojik olarak araştırılsınlar! Neden bu kadar mutluymuşlar?
Benim kahırlanmam için ne çok sebep var oysa ki.
Hastanedeyim sıramı bekliyorum mesela örneğin misal olarak, benimle birlikte bekleyen hastaların konuşmalarından zerre anlamıyorum lan! Türkiye'nin hangi ağızı, hangi lehçesi? Çığlıklar ve homurtular senfonisi. Ya budu nede ganar. Gılıgılıgılı heyy! dediğinde bir kadın diğeri başını sallıyor, mantıklı bulduğu için. Erkekler de tabii... Öoyf doho galdıo höoooogğğfff. Vallahi böyle. Eksiği var fazlası yok. Sıra bana geldiğinde içeride bekleyen doktor evlere şenlik. Hipokrata yeminini götüyle etmiş. Belli. Evet nedir? O arada telefonu çalar, hımm, tamam canım sen nasıl istersen.... Sana döner ve şu tahlilleri yaptır, gel! der. Hangi birine kahırlanayım? Ama daha da çok milletin sağlık reformu ayağına kazıklanmasına kahır biriktiriyorum galiba. Özel hastanedeysen sıçtın! Girişte 50 tl mi olur 100 tl mi olur; artık o hastane yönetimine kalmış, katılım payı diye bi şey ödedin mi? Aferin! Öde! Bitti mi? Tabii ki hayır bebişim! Envai, çeşit emar var. Seç beğen al! İşler kesatsa, kurumun ödemediklerinden yazıverir doktorun sana laf mı? Sonracıma türlü türlü kan tahlilleri, mutlak kurumun ödemedikleri mevcut. Kurum bir tek sinek sokmalarına bakıyor zannımca. Hele acile düştüysen! Allah rahmet eylesin insanlığa! Hem paranla rezil olur, hem sinirden sana layık görülen muameleye çıldırırsın! Devlet ve üniversite hastaneleri hiç olmazsa böylesine kazıklanmadığımız için tercih sebebi olabilir. Ama buralara da sağlam girip hasta çıkma riski büyük!
Anam rahmetli,Haydarpaşa Numune Hastanesine sabahtan gider, öğlene kadar bekler, muayenesini olur, eve dönünce tam bir hafta doktorun ona söylediklerini anlatarak kafamızı s.kerdi. Doktoru adeta onun manevi evladı gibiydi. Ne sözünden çıkar, ne güveni sarsılırdı. Sıra beklerken kurduğu dostlukları vardı lan! O teyzelerle görüşür, sosyalleşirlerdi. Birbirlerinin dilini anlar,hayat hikayelerini paylaşırlardı.
Bilmem anlatabildim mi? Aynı dili konuşmuyoruz artık. Ben bunu hastanelerde daha çok hissediyorum.
Amaç? Geçmişe övgü dolu gönderme yapmak değil.
Gündelik yaşamın o hayattan çok şey beklemeyen, sidik yarıştırmayan, karşısınndakini değersizleştirmek için uykuların kaçıp planların kurulmadığı ve fesadın baş rol oynamadığı safiyane ruhlara karşı duyulan kıskançlık belki de....
Ama yine de araştırılsınlar, bakalım neden bu kadar mutluymuşlar? Ben kahırlanmaya devam edeyim...
sevgiyle
Banka kredisi algıları hiç yoktu mesela. Onlar için banka yalnızca camdan bir kumbaraydı. İnsanlar aşktan atarlardı kendilerini köprüden , banka kredilerinden değil.
Birbirleriyle tatlı talı sohbetler ederlerdi nezaketi hiç elden bırakmadan. Temiz pak yüzleri, sesleri, yaşamları vardı.
Memleket meselelerine bu kadar kahretmezdi insanlar. Neden? Bilmiyorum valla! Sosyolojik olarak araştırılsınlar! Neden bu kadar mutluymuşlar?
Benim kahırlanmam için ne çok sebep var oysa ki.
Hastanedeyim sıramı bekliyorum mesela örneğin misal olarak, benimle birlikte bekleyen hastaların konuşmalarından zerre anlamıyorum lan! Türkiye'nin hangi ağızı, hangi lehçesi? Çığlıklar ve homurtular senfonisi. Ya budu nede ganar. Gılıgılıgılı heyy! dediğinde bir kadın diğeri başını sallıyor, mantıklı bulduğu için. Erkekler de tabii... Öoyf doho galdıo höoooogğğfff. Vallahi böyle. Eksiği var fazlası yok. Sıra bana geldiğinde içeride bekleyen doktor evlere şenlik. Hipokrata yeminini götüyle etmiş. Belli. Evet nedir? O arada telefonu çalar, hımm, tamam canım sen nasıl istersen.... Sana döner ve şu tahlilleri yaptır, gel! der. Hangi birine kahırlanayım? Ama daha da çok milletin sağlık reformu ayağına kazıklanmasına kahır biriktiriyorum galiba. Özel hastanedeysen sıçtın! Girişte 50 tl mi olur 100 tl mi olur; artık o hastane yönetimine kalmış, katılım payı diye bi şey ödedin mi? Aferin! Öde! Bitti mi? Tabii ki hayır bebişim! Envai, çeşit emar var. Seç beğen al! İşler kesatsa, kurumun ödemediklerinden yazıverir doktorun sana laf mı? Sonracıma türlü türlü kan tahlilleri, mutlak kurumun ödemedikleri mevcut. Kurum bir tek sinek sokmalarına bakıyor zannımca. Hele acile düştüysen! Allah rahmet eylesin insanlığa! Hem paranla rezil olur, hem sinirden sana layık görülen muameleye çıldırırsın! Devlet ve üniversite hastaneleri hiç olmazsa böylesine kazıklanmadığımız için tercih sebebi olabilir. Ama buralara da sağlam girip hasta çıkma riski büyük!
Anam rahmetli,Haydarpaşa Numune Hastanesine sabahtan gider, öğlene kadar bekler, muayenesini olur, eve dönünce tam bir hafta doktorun ona söylediklerini anlatarak kafamızı s.kerdi. Doktoru adeta onun manevi evladı gibiydi. Ne sözünden çıkar, ne güveni sarsılırdı. Sıra beklerken kurduğu dostlukları vardı lan! O teyzelerle görüşür, sosyalleşirlerdi. Birbirlerinin dilini anlar,hayat hikayelerini paylaşırlardı.
Bilmem anlatabildim mi? Aynı dili konuşmuyoruz artık. Ben bunu hastanelerde daha çok hissediyorum.
Amaç? Geçmişe övgü dolu gönderme yapmak değil.
Gündelik yaşamın o hayattan çok şey beklemeyen, sidik yarıştırmayan, karşısınndakini değersizleştirmek için uykuların kaçıp planların kurulmadığı ve fesadın baş rol oynamadığı safiyane ruhlara karşı duyulan kıskançlık belki de....
sevgiyle