Hakkımda

Fotoğrafım
hiçbir zaman eşkenar üçgenin dik açılarının toplamı ilgimi çekmedi.İlgimi çeken tek şey aramızda sinsice yaşayan pezevenklerdi....

23 Eylül 2011 Cuma

sosyetik pozlar...

     Zenginliğin nasıl bir şey olduğunu değil de,zengin insanın nasıl bir şey olduğunu merak ederim.Evlerinin şekli şemaili,havuzu,saunası,her şeyini otomatik indirip kaldıran kumandalarından ziyade,o evin içinde yaşayan kişinin dünyayı nasıl gördüğü daha ilginç gelir nedense.Zenginlik hakkında bilgim öyle derin değildir,anlamam.Zira zenginlikten anladığım tek şey yer altı zenginliklerimizdir.Para insanı nasıl bir ruh haline sokuyorsa artık bakınız çocuklarına koydukları isimler bile biz sıradan canlılarınkine benzemez.(tansa,yosun,derin,hanzade,parisgül,elitcan,terace,ferace)
     Öyle derinden tanıdığım zengin bir arkadaşım da yok analizini yapayım.Benim tanıdıklarım Anadolu kaplanları.Nöri ve Nöriye Kantar'lardan ibarettir ki,benim'' renkli hayatım''  yüz kilometre hızla sollar bu türü.Geleneksel yaşamı parayla satın alır onlar.Ne bileyim gidip bir kangal sucuk almazlar da,sucuk ucuza gelsin diye besi çiftliği falan kurarlar.Bunlarla işim yok.İlginç değiller.
     Daha çok sosyetik magazin türü  insanla ilgileniyorum.Tenis oynamadan güne başlayamayanlarla .Squash'ı bir yaşam felsefesi yapanlarla.Ülkede golf sahaları yokken uçaklarıyla İskoçya'ya bu sporu icra etmeye gidenlerle.Yanaklarına bastıkları botoksla araba tekeriyle karşılaşmış yılan gibi bakan kadınlarla.Nedense İstinye Park'ta kahve içmeden alış veriş yapamayanlarla.
     O birbirinden gösterişli davetlerde giriş kapısından giren karı-koca,sevgili ya da her neyse ilişki durumu...çiftin objektife poz verişleri örneğin,hiç sıradan değil bizim gibi.Yan durmalar,yan bakmalar,elleri cebe sokmalar,bir bacağı öne atmalar.Bizler davetde!(ki,düğünden başka davet almayız,ha bir de iftar yemeğini unutmayalım) giriş yerine çıkışta poz veririz.Böyle bardak gibi sıralanır,saçlar horon tepmekten yapışmış halde topluca gülümseriz fotoğrafçıya.Fotoğrafımızı çeken kimse adımızla ilgilenmez.Öyle ya yerel gazetede bile yayınlansa ne yazacaklar altına değil mi canım?Şehrimizin ünlü memurlarından Şahap Bayar ve güzellerler güzeli eşi mi?
       Kocasından dayak yiyerek baba evine sığınan sosyetik güzel sosyal projelere imza attı.Böyle yazdı gazete.Kadın güzel değildi ya her neyse.Zengin olması yeterli.Müzayedeler düzenledi,mağdur hemcinsleri için.Kadın şiddetine dur demeye kararlıydı.Çok acı çekti çokkkk.Sonra?TIS...Çekilen acılar,HT magazinin bir bölümünde yayınlanıp,iki çift laf edene kadardı işte.Bu kadardı!Bu kadar!
    Düşündükçe zengin olmadığıma  seviniyorum.Her gün yalıma gemi ha çartı haçarpacak diye yaşanır mı?Sonra, her daim sünnet düğününe gider gibi giyin kuşan işin yoksa.Koca göt olduğumdan her sabah tenise de gitmezdim.E gitmeyeyim de cemiyetten mi dışlanayım.O da olmaz.Bodrum sahillerinde biteviye güneşlenmek te hiç bana göre değil.Sevmem güneşlenmeyi.Herkes zenciye dönüştüğünde ben armut gibi.Olmadı.Olamaz.
     Zengin kişinin ruh hali demiştim.Merak ediyorum.Galiba zenginliğin raconu var.''orada bulunmalıyım''....Nerede? Cemiyette..Dışlanma korkusu bizim mahalle baskısından beter olmalı.Çünkü,ne zaman cemiyet haberlerine baksam,hep aynı yüzler bir aradalar..Üç kel kör kirpi.Ya da keller körler birbirini ağırlar.''ben bu kadar parayı ne yapacağım''problemini çözüyorlar galiba.Çözmüş gibi de durmuyorlar ama.
       Daha fazla çenemi yormadan şunu söyleyeyim;sevgili zengin kardeş,
      Öyle mal gibi dolanıp duracağına,git belediyelerle anlaş,çocuklar için bir oyun sahası falan yaptır!Ya da tenis,yüzme havuzu.Giriş paralı olmayacak ama.Gerçi cemiyetindeki feraceler seni dışlar ama ,toplum kazanmış olur sayende...nasıl fikir  ama???Ya da gidin evinize oturun,komik olduğunuzu söyleyen bir danışmanınız falan yok mu kuzum?

                                                                                                                  sevgiyle
   

20 Eylül 2011 Salı

pozitif tınılar yaratmak

    Eğer doğru besini  verirsen yaşam her yerden fışkırır, dedi.Unutma,tarlanda akan bilinç deresinin kaynağı bilinmeyenlerle beslenir.Fiziksel koordinasyonun öylesine kusursuzken neden bir sakat gibi davranmayı seçiyorsun, anlamıyorum.Doğrusu bu ya ben de anlamıyorum.Belki de tam kapasite'' var olmamı'' gerektirecek  bir yaşam dinamiği oluşturamamışımdır.( gerçi yaşam dinamiği ne demek,onu da bilmiyorum )
    Ve devam etti;yıkıcı değişim ve uyanışlarda,altındaki zemin kayacak korkma!(Bu cümle de Orhan Veli'nin,Gemlik'e giderken ''birazdan denizi göreceksin sakın şaşırma''sözlerini çağrıştırdı nedense.Yenilerde inşaa edilen,yapay varyantlı,dön dön bitmeyen,adamda tansiyon diye bir şey bırakmayan çok katlı AVM otoparklarında da buna benzer uyarı cümleleri var .Az kaldı,dayan,sık dişini,çok katlı otoparktan korkma yürü gibilerinden.
     Ne demişti?Korkma!Pozitif tınılar yaratmak ancak sarsıcı değişimlerin ardından kulağa çalınır.Bunu sen de biliyorsun!Evet biliyorum ,n'olmuş?
     Sol kaşını kaldırarak devam etti sözlerine.''Suyun üstündeki nilüferler aydınlanmanın lotus çiçekleridir.Su her zaman olmalı.Kişiliğin kılıç gibidir.Güçlü.Kılıç yıkıcı değildir!Yanlış yerde ve elde korku verir sadece.Sen yanlış el değilsin!O kılıcı sandığa kilitleyebilir ya da topluma rağmen elinde tutabilir ve her şeyi parçalayabilirsin.''
     Ne güzel konuşuyor bu kadın!Hele kişilik özelliklerime abartılı vurgular yüklemesi iyiden iyiye havaya sokmuştu beni.Konferans verebilecek akıcılıkta bir diksiyon ve göz teması kurabilme yeteneği.Ama yalnızız odada.İkimiz.Seansımız tek kişilik.Tarot kartlarına konsantre olmuş bir falcı.Sonradan öğrendiğime göre,memleketimizin seçkin üniversitelerinden birini bitirmekle kalmamış bu kadın,ekonomi dalında master attırmayı ihmal etmemiş!Dolu bir şahsiyet! Falcılık yapmaya sürükleyen ruh halini anlamaya çalışmayacağım hiç.
    Ne demeli,dinime küfreden müslüman olsa bari...Bu kadar eğitimi eşeğe versem o da falcı olur ablacığım.Aş kendini,kaldır kıçını demek vardı ki,giden 100 kağıdıma yanmaktan ''la''diyecek gücüm kalmamıştı..Benim gibi kerizleri denk getirme konusunda uzman olduğu kesindi.Çünkü,yalnız gitmemiştim.Üstelik bekleme salonunda bekleyen onlarca müşterisi vardı.Kısa günün karıyla dolu bir iş.Bu kadın hayatı başarmış mı?Ben mi salağım?Anlayan varsa anlatsın. 
                                                                                                                    sevgiyle