Hakkımda

Fotoğrafım
hiçbir zaman eşkenar üçgenin dik açılarının toplamı ilgimi çekmedi.İlgimi çeken tek şey aramızda sinsice yaşayan pezevenklerdi....

17 Nisan 2014 Perşembe

Parayla saadet oluyor mu?

    Uğruna cinayetler işlenen, kundaktan mezara  üzerine planlar kurduğumuz, insanın  en sadık aşk nesnesi... PARA! Parayla saadet olur mu? Olur muymuş?
    Bu güne kadar parayı sevdiğini söyleyen birine rastladın mı ? Ben rastlamadım. Yok öyle biri. 
    Peki o zaman , aldığın diplomadan, yetiştirdiğin çocuğa, çalıştığın işe, savaştığın  kariyere  kadar peşinde koştuğun nedir? Ruhsal tatmin mi? Hadi canım!
    Cebinde para olmasın, don alamazsın kıçına. Bu kadar net yani.
     Fakirlik onurlu bir durak mı? Hiçte değil!
     Sakıp Sabancı'nın şu sözü fakir milletini rahatlatmış, içine su serpmiştir; binlerce araba üretiyorum  oğlum birine bile binemiyor!!Vallahi  böyle demişti! Bu acıklı sözleri  duyan ezik işçi halkı  bir an Sakıp Bey'den daha varlıklı olduğunu bile düşünmüştür
      Fakat doğru cümle bu değil dostum. Şöyle olmalıydı; Oğlum engelli  çünkü, akraba evliliğinden doğan çocukların engelli olma oranı çok yüksektir. Bu durumu ben de biliyordum ancak, aileme ait olan servet dışarı çıkmasın, servetlerimiz  birleşsin diye (e mecburen!) akraba evliliği yaptım.  Hatta benim diğer çocuklarım da %100 olmasa bile  %50 engelli doğmuştur. Demiyor da! 'Parayla saadet olmaz',  algısını bir güzel pompalıyor uyanık!
       Biz Türk insanının parayla ilişkisi, hay'dan gelip hu'ya gitmesiyle şekillenir gerçi. (Allah'tan gelen Allah'a gider) Kaderciyizdir. Neden? Çünkü paraya söz geçiremeyiz. Korku dağları bekler. O'na hükmetmeyi bilmek, bu dünyada ulaşılması güç bir mertebedir. Yönetemeyiz. Kredi kartı mağdurları birleşip dernek kursun. Birlikten kuvvet doğar.
      Para yönetmeyi becerenlerin ise  ramazan paketlerini fakir fukaraya dağıtmalarını seyrettik bilmem kaç kez. Onların en aşağılık biçimde ruhlarını temize çıkarmalarına alkış tuttuk.
    Önce milletin parasını çalanlar, açlıktan biçare düşen insanların mahallerine dayadılar kamyonları. Açtılar kapakları. Boşalttılar toprağa ekmeği. İzdihamda çocuklar ezildi.
     Para önemlidir. Dünyanın para politikasını yönetenler bir kalpazan çetesiyken, sen fakir kal ben zengin. Sonra  aç karnını doyururum. Adına lütuf derim. Sevap hanem dolup taşar. Nalları dikince de kesin cennete giderim. Zaten düzen bu. Biri kazanırken diğerleri kaybeder. Bize hep  kurşunlar anasınısatim..
     Goril gibi adamların yanında gördüğüm su gibi kadınlar kapitalist düzenin acımasız çarkında sadece gelir düzeylerini arttırmakla meşguller. Aşk meşk hikaye. Sanayinin, fabrikaların zenginlik getirdiği bir muhit varda ben mi görmüyorum. Sanayi bölgesi ilan edilmiş yerlerde halk açlıkla savaşır ve   lağım suları içinde oynar çocuklar. Öyleyse  kazanan kim? Kim götürdü lan paraları?
      Dünyanın kaynakları acımasızca tüketilmekte ve bu büyük zenginliği sadece işbirlikçiler yemektedir dostum. Fakirlik öğrenilecek bir yaşam tarzı değildir. Olmamalıdır da. Bir felsefe de  yaratılmamalıdır. Herkesin gönençte yaşama hakkı vardır. Devletler halkın en temel gereksinimlerini karşılamakla yükümlüdür. Zengin kişinin fakir halka yardımını alkışlamaya devam edersen, bir gün o yardım senin de kapını çalacak bilmelisin. Zenginlik ne zaman ki, vergi kaçırmadan  istihdam yaratır ve insanlara evrensel değerlerde iş gücünün karşılığını verir, hah işte o günü hep birlikte kutlayacağımız bir  karnaval günü ilan edelim.
 
      Hepinizin tek tek gözlerinden öperken, konuya örnek bir fıkrayla bitirelim bari;
     
        Temel ve İdris  can ciğer kuzu sarması iki arkadaştır. Yoksulluk canlarına yetmiş ve  artık şükretmekten vazgeçip isyan etmeye başlamışlardır. Yine böyle,  ağlayıp sızlayarak 1 haşlanmış yumurtayı ikiye böldükleri bir zamanda  karşılarına dilek cini çıkıverir. Durun der, bırakın sızlanmayı. Kader size de güldü. 3 yumurta Temel'e 3 yumurta İdris'e uzatır. Alın bu yumurtaları gidin barakalarınıza. Yumurtaların her biri bir dilek içindir. Önce kıracak sonra dileğini söyleyeceksin.
        Bizimkiler sevinçten çılgına döner. İdris yumurtalarını alıp barakasına koşar. İlk yumurtayı kırar ve bu baraka saraya dönüşsün der. Hop saray olur. İkinciyi sarayın odaları ağzına kadar altında dolsun diyerek kırar. Hop o da olur. Ve son olarak güzel mi güzel bir hatun olsun ki, bu zenginliğin tadı çıksın der. Hop,   fıstık gibi bi kadın altınlar arasında İdris'e bakmaktadır. Ancak İdris'in aklı Temel'dedir. Her şeyi bırakıp Bi koşu Temel'e gider. Ne görsün!?  Temel'in baraka  olduğu gibi durmakta  ve  Temel  oturmuş sarsıla sarsıla ağlamaktadır. Temel noldu?
        Sorma yumurtaları aldım tam içeriye girerken ayağım eşiğe takıldı düştüm. Yumurtanın biri düşüp kırıldı. Hasiktir! dedim. Her yer s.k olmasın mı? İkinciyi  bütün  s.kler gitsin diye kırdım, bu sefer benimki de gitti. E mecburen üçüncüyü benimki geri gelsin diye kırdım..
                                                                                                                       sevgiyle..
    
    

Hiç yorum yok: