Hakkımda

Fotoğrafım
hiçbir zaman eşkenar üçgenin dik açılarının toplamı ilgimi çekmedi.İlgimi çeken tek şey aramızda sinsice yaşayan pezevenklerdi....

10 Aralık 2012 Pazartesi

kadın

    Kadın ne ister?( miş). Bir kadın nasıl mutlu edilir?(miş)Kadın olmak demek, ne demek?(miş)
    ve dahi bir yığın zart zurt...   
    Kadına ithafen kurulmuş, nereye çeksen oraya uzayacak soru cümlelerinden fenalık geldi.
    Gerçi hemcinslerimde  tam sopalık, o ayrı ! Güzellik, temizlik, cinsellik, çocuk bakımı ve  kilo vermekten başka sorunu yokmuş gibi görünüyor  dışarıdan bakınca. Sanki dünyanın tek derdi bunlar!
    Ancak şimdi,şu an onlardan yanayım.Çünkü yazının konusu böyle.Kadına övgü değil tabi. Olduğu ya da gördüğüm gibi...
     Kadının genetik kodlarına  yazılı  o savaşçı ruh, hiç durmadan çalışıp çabalama isteği,  dünyadaki tüm türleri geride bırakacak becerileri, üreme azmi, yaşama sevdası, yönetme kabiliyeti,yaratıcı zekası  ve bu dünyadaki tartışılmaz gerekliliğidir konumuz.
     Fakat  sevgili dostlar, ''o''  bunun farkında değil biliyor musunuz?
     Aptalları oyalayan kursları doldurarak, izdivaç programlarında dumura uğrayarak, kocasından korkarak (ve tabi çocuklarından), kendisini ve evdekileri obezitenin ağına düşüren pasta tariflerinin peşinden koşarak, çocukların gelecekteki kariyerlerinin bu günden bekçisi kesilerek, hiçbir zaman kendisi olmayarak, arzularının ve amaçlarının peşinden koşmayı bıraktım (aha buraya)  düşlemekten dahi imtina ederek yaşamaya çalışmak sadece.Evet yaptığı budur! YAŞAMAYA ÇALIŞMAK.
      Mutlu kadın görmedim! Abartmıyorum. Varsa bile ben görmüyorum, tanımıyorum. Bu cümlenin üstüne birtakım itiraz sesleri olabilir canım. ( şükreden kadın profili). Ancak oralı olmayacağım bittabii..
       Hayatına  + değer katan kadın (ve erkek) farklıdır. Mutluluğun, anlamlılığın, sevginin, çok boyutlu olmanın zevkini  farklılık yaratanlar bilir. Biraz çaba, biraz kendini tanıma. Pes etmiş, beyaz havlusu elinde kalmış milyonlarca kadın, güvenli zannettikleri kumdan kalelerin ardına saklanarak, içindeki cevheri yutmayı, hazmetmeyi düşlemektedir yalnızca. Yakın 2 arkadaşla dertleşmeyi kar bellemek, şifa buldum demek, beş kuruş kazanmadan hizmet etmek ve en sonunda ben benlikten geçtim şarkısını söylemek...İşte çaresizliğin avuntuları ve mutluluk sanılan yaşanmamamışlıkların  kırıntıları. Elinde kalan budur işte...
       Her zaman hayatlarını adayacak birilerini gözlerine kestirip bulmalarına şaşıyorum vallahi. Doğurdukları insan bebeklere nasılda bağlanıyor ve kendilerini bitiriyorlar. Hayır bu öyle bir duygu olmamalı! Zira bende de var. Bir kere onlar için ömür tüketen ''anne'' olma fikri çocuklarımı kısırlaştırmaz mı? Böyle bir annenin yükü çekir mi? Çekilmez! Yani annelik öyle pek çoğunun düşündüğü kadar kutsal bi şey olmasa gerek..Topluma yakından baktığında aramızdaki manyaklardan  anlayacaksın zaten. Annelere insan mimarı olmak yerine kadın olmayı denemelerini tavsiye ediyorum..Çok yüksek sesle bağırdım bu son söylediğimi..Kadın olmayı dene dostum!
      Gelelim kadını kadın yapan unsurlara...hehehe..çok beklersin, yok öyle beleş! Ne kaa ekmek o kaa köfte!! Okursan!  Okumaya devam et, yakında sana acaip tüyolar vereceğim,  sağyın bağyan arkadaş..
       Ha unutmadan ben şişme bebeğin icadını iletişimsizliğin ve yalnızlığın belgesi olarak görüyorum ya sen?