Hakkımda

Fotoğrafım
hiçbir zaman eşkenar üçgenin dik açılarının toplamı ilgimi çekmedi.İlgimi çeken tek şey aramızda sinsice yaşayan pezevenklerdi....

1 Kasım 2012 Perşembe

parlak fikir

     
         Parlak bir fikrim vardı ama ne olduğunu unuttum.Zira sürekli düşünce salgılıyorum.Geçenlerde çarşıda arkadaşla buluşacağımız saati beklerken oturdum bi banka.Yaktım bi ciğara. Çarşı ve kalabalığına yönelik gözlem halindeyim. Dönerciye kavga ederek giren koca g.tlü  anneyle çocuğuna, Eskişehir'i gezmeye gelip,çibörekçinin önünde uzun kuyruk oluşturan güruha dalmışım.  Önce iki kadın dönüşümlü olarak oturup kalktılar yanımdan.Beş dakkaya kalkacaktım ki,yüzünün rabbiyesi silinmiş bi adam ''oturbilir miyim'' dedi.Babamın malı değil a!Tabii,dedim. Oturdu. Çarşı camiinden ezan sesi geldi beri yandan. Adam ve ben, ne tesadüf ki bacak bacak üstüne atmış vaziyetteydik.Ezan sesiyle bacaklarda bi toparlanma,saygı duruşu hali olmadı bende.Buna istinaden adam yanımda şöyle bi çalkalandı,o bacak bu bacak üstüne, olmadı, hop  alttaki üstekine falan derken dili şişmiş belli, homurdanmaya başladı.Güya benim rahatlığıma haklı gerekçeler üretecek.Efenim din yobazların elindeymiş! Abdest alınırken  kulaklarını neden yıkadığını biliyo musun sen?Hiç, bilip bilmeden! Ya ağzını niye yıkıyosun? Bunların hepsinin anlamı var efenim. İyi de, bakalım ben seni dinleyebilecek ruh halinde miyim a ispinoz kuşu?diyecek oldum.Demedim. Fakat sevimsiz adam durdan anlamayacak.Kısaca özet geçtiği dini ders,  üç maymun hikayesinden başka bi şey de değildi. İçim çekildi.Lafını bitirmesini beklemeden '' pardon '' diyerek kalktım yanından.İşte böylelikle parlak fikirlerim kuş olup uçmuş oldu. Her zaman parlak bir fikir doğar ve fakat çok konuşan gerizekalılar tarafından itinayla silinir..Zaten adam ne demiş,ölümün senden daha zekiler tarafından gerçekleşmez..hep ama hep aptallara yenilmeye mahkumsun!!!

30 Ekim 2012 Salı

Aktar

      Bir ölüme bir de yaşlanmaya çaresi yok derler çörek otunun.Yağını  burun deliklerine süreceksin! Aklına geldikçe; yat-kalk sür! Bak bir daha sinüzit ağrın kalacak mı? Papatya kaynatmayla, buharını koklamayla geçmez sinüzit. Ha, iltihabı söker mi? Söker! Söker ama, bi seferlik.Sen beni dinle! Çörek otu iyi gelecek sana! Dedi,ömrünü o hap kadar dükkanda, güneş yüzü görmeden geçirmiş yaşlı aktar.
     N'oldu biliyo musun,içime kelimelerle toparlayamayacağım bir yaşam neşesi çöktü o an.
     Sebebi Aktar Amca'nın dükkanının atmosferi değildi sanırım. Zira hap kadar dükkanda yağlar ve otların tıkış tepiş dizaynı oldukça kafa bulandırıcıydı. Karaciğer için kurutulmuş enginar yaprağı alacağına sadrazam sucuğu alır çıkarsın alimallah.Tepeden sarkan biberler bile kişilik bulmuşlar . Kurutulmalarının üstünden bir asır geçmiş sanki. O seni kaynatır, yer valla! Çuvalda zerdeçal,gülhatmi,lavanta,kakule..Hepsinin işlevi var, saymakla bitmeyecek.
     Neşemin sebebi  Aktar Amca'nın çok bilmişliği ve insanı kıskandıracak özgüveni de değildi..Yoksa bu güne kadar aldığım otların bir halta yaradığına şahit olmadım vesselam. Ama Amcam, konusuna öyle hakimdi ki,  kocakarı ilacı diyecek oldum dövecekmiş gibi baktı yakın gözlüklerinin üzerinden. Kim? Hangi Kocakarı yaparmış? Ne bilirmiş? dedi, tehditkar. Gençleşti, enerji doldu sesi kafa tutarken. Gazi Yaşargil gelse postasını koyacak. Öyle vakıf !
      Yirmiye kadar süt,kırka kadar et,kırkından sonra ot diye fısıldadı kuru biberlerin altında kulağıma.Ve   potansiyel müşterisi olduğumu muştuladı böylece. Şey, Amca sizde kırışıklık için yağ var mı? dedim laf olsun diye. Yağ olmaz evladım! Ne olur?  Arap Bacı kremi  olur sana! Serum etkisi yapar! Gündüzü var! Gecesi  var! Arap Bacı dediysem bronzluk falan vermez! Bilakis cildin yeni doğmuş bebek kıçı gibi olur!
    Bu dükkan ve Aktar Amca'nın beni neden bu denli neşelendirdiğine gelince, insanlararası  kaybettiğimizi sandığım diyaloğun aslında yaşadığına yönelik sevinçti. Mekanik alış-verişler, kat'a dinlenmeyecek dertleşmeler, %100  çıkar üzerine kurulan anlık ve sahte söylemler, hiçbir zaman haklılığından şüphe duymamak, zorbalığı güç sanmak.... ve daha bir yığın anormallik arasından bu amca yedi veren gülü gibi sırıtıyordu bana.

      Çıkarken kurduğu cümleyse beni benden almıştı. Kendine güven! Cildine güven! Bedenine güven! En önemlisi yaşama ve insanlara güven! Beynimiz dışarıdaki hayattan daha tehlikeli bunu unutma! Hiç bir ot sana senden daha iyi doktor olamaz!