Hakkımda

Fotoğrafım
hiçbir zaman eşkenar üçgenin dik açılarının toplamı ilgimi çekmedi.İlgimi çeken tek şey aramızda sinsice yaşayan pezevenklerdi....

1 Mart 2012 Perşembe

sevişerek evlenmek

       İlk ne zaman susturulmuştuk?Kaç yaşındaydık?Nasıl vazgeçtik sormaktan,öğrenmekten ve samimi olmaktan?Benim hatırladığım,' iki kişi konuşurken üçüncüye bok yemek düşer' kadar eski.6 -7 yaş civarındaydım.Ve babamın uyarı cümlesiydi.
      Annemle ikisi dedikodu yaparken,meraktan çatlamış halde kim,nerede,nasıl ve neden sorularını yineler dururdum.Benden saklamak için şifreli konuştuklarını her zaman anlayacak kadar zeki idim de  şifreyi çözecek kadar değil ne yazık!Sevişerek evlenmişler!derdi annem babama.Aaa nasıl yani?Çırıl çıplak mı ?Sevişmeden evlenince ne olur?Kaçmışlar,üstüne üstlük sevişmişler!Sevişme konusunda herhangi bir fikrim yoktu,olsa olsa çıplak sarılganlıktı.Gerçi annemle babamın seviştiklerine de hiç ihtimal vermiyordum ya!Sus bakayım!Çocuklar dinleyici olur,sormaz.Üstüne vazife mi?İyi, vazife susmaksa,o kolay!
     Ayten'in yeni komşusu sinir hastasıymış!Sormuyorum,tutuyorum kendimi, sinir hastalığının ne demek olduğunu.Zaten gudubet karının tekiydi diyor babam.Kutu kutu teskin edici içiyormuş.Gece sabaha kadar oturuyormuş,diyerek perçinliyor annem muhabbeti.Deli miymiş diyorum dayanamayarak.Şşşştt!Sinirleri bozukmuş,sus bakayım.İkinci kocasıymış adam.Hhıı! diyor babam manalı manalı.Kadını gördüğünde hiç de gudubet karının tekiymiş gibi davranmıyor babam.Kibar bir beyefendi güzel bir hanımefendiyle karşılaşınca nasıl davranıyorsa öyle işte.Göz süzüp anlık flörtöz kur'cukları..Babam da az değil yani.Bekleriz diyor babam,geç meç demeyin.Biz günü uzun yaşayanlardanız.Sinir hastası uzak komşu hiç gelmedi tabii.İkinci kocayı da atarak iyice annemin diline dolandı.Adam dayanmıyor anacım kadına.Sebebini bilmiyorum ama o kadınla  o gün gurur duydum.Çünkü ilk kez bir kadına adam dayanmadığını duymuştum.Vay be!Taşaklı kadınmış.Susarak dinledik hep mahalle dedikodularını.Sonra kısık sesle ben de öğrendim dedilkoduyu.Hatta zevk bile aldım şekerim bu işten.
      Sonra okul yıllarındaki kabız öğretmenler geldi susturmaya.Hayatında, çok konuşma!ünlemini duymamış kişi var mıdır?Aklına gelen parlak fikirleri yutmayan,unutmayan,meraklarını kısırlaştırmayan?...Var mıdır?Yoktur.Saklanarak fısıltıyla konuşmaya öylesine alışkınız ki,oylarımızla seçtiğimiz-seçmediğimiz şahısların baskılarına bile rahatlıkla katlanabiliyoruz.Bağışıklık sistemimiz güçlüdür; güdülme ve hafızasızlaştırılma ve tepkisizliğe karşı.
     Tüm bunlar neyi getiriyor biliyor musun?DURMAYI!Susup duruyoruz,korkup duruyoruz,düşünmeyip duruyoruz,hayal etmeden duruyoruz,sevmeden duruyoruz.Görüyorsun ya,pek yaşadığımız söylenemez.Hiç bir ilişki samimi değil.Sevdiğine sevgini,seni üzene nefretini dile getirmiyorsun.
     İşte tam da sorun burada başlıyor.Kötülük dediğimiz şey kontrolsüz suskunluğun sonucu ortaya dökülüyor.Misal,oğlumun sınıfında öğrenme güçlüğü çeken bir çocuğa öğretmenin yaklaşımı.Öğretmenin söz ve kafaya patlatma şiddeti uyguladığını tüm veliler biliyor,ancak susmaya devam ediyor.Neden?Kötü olmak istemiyor!El alemin çocuğundan banane!Dayanamadım tabii okul psikoloğuna çıtlattım.Sonucunu anlatırım yine.Nedir şimdi bu?İyilik mi?Nahh iyilik.Bu düpedüz hayvanlık.
      Anladığım tek şey,erkin konuşanı sevmediği.Lütfen,yaşadığın toplumun kalitesini artırmaktan sen de yükümlüsün.Ve görevlerin var!Susma!Sıra sana gelecek diye de korkma.İyi ve aydınlık toplumu biz yaratacağız.Allah aşkına sana batanları,aşkları,nefretleri ,iyilik ve kötülükleri paylaşmaktan korkma.Korkma ki,aydınlansın şu birbirimizi seçemediğimiz flu ortam.(Bu kendi kendime dayatmaya çalıştığım bir gerçeklikti,üstüne alınmayabilirsin.)

Hiç yorum yok: