Hakkımda

Fotoğrafım
hiçbir zaman eşkenar üçgenin dik açılarının toplamı ilgimi çekmedi.İlgimi çeken tek şey aramızda sinsice yaşayan pezevenklerdi....

3 Haziran 2015 Çarşamba

Akıl akıl gel peşime takıl

Siyasetle çarpıtılmış, imha edilmiş bir insan  aklı yaratıldı  memlekette. Senin 'oy' un benim 'oy' um. Halay çekesim var! Seçim arabaları vızır vızır. Çığıran türküler vatandaşa daha çok şunu söylemek ister gibi; sizin gibi öküzlerin anladığı tınılar bunlar, özenle seçtik! Çünkü bizden iyi çoban olur! Esasında seçkin olsak ta,   iktidar zehrinden içmek istiyoruz. Oyunu bana verrr!
 Kusmuk seçim şarkılarınızı da alın gidin!
Seçim kapıda ama, kimsenin seçime güveni yok. Bindik bi alamete gidiyoz kıyamete..Hadi hayırlısı!

 Oy ve ötesi mesela. Şiir gibi geliyor kulağa. Dinleti falan... Seçmenin oyu çalınmasın, herkes sandığına sahip çıksın diye gençler el birliği ile oyların peşine düşüyor oysa. Aklımın işi değil! Sistem boktan, seçim boktan. Demokrasiyi her zamanki gibi gençler bekliyor. Yalnızca bekliyor.

Düzelir mi ? Eğitime dair yepyeni reformlar yapılırsa, 100 yıl sonra aklı selim  bir sistem kurarız belki.
Düşünen bir hayvan olarak anca düşünce suçunu yaratmayı becerebildik sanırım.
 
Gün geçmiyor ki, tehditler havada uçuşmasın. Millet  ağzının  payını almasın. 
Bizim mahallenin  işgüzar esnafı  bile oy peşinde. Ablacığımm, çok acılar çektik başörtüsünden. İyi de senin bıyıkların var. Ne acısı çekmiş olabilirsin? Bacılarımız! 
Komünist manifesto ev kadının dilinde. Şaşırıyorum.
Okulda bebelere cb olabilmek için yüz kızartıcı suç işlememelidir diyen öğretmene bebeler, hep bir ağızdan karşı durmadalar. Ama öğretmenim!

Kürtler barajı geçmelidir! Hatta baraj ne amk! Herkes geçsin. İyi söylüyosun da, şehitlerin kanı yerde mi kalsın? 
Söylemlerini değiştirip, biz artık çok değiştik diyen mi ararsın. Madem din adamı mercedese binemez diye tutturuyorsunuz o zaman bende uçak veriyorum. Görün ananızın örekesini diyeni mi? 
 Pis halk!  Kaka halk! Kadir kıymet bilmez şerefsizler!

Asıl acı olan ne biliyo musun, bu milleti sistematik olarak zombi yığınına çevirmek. Yaşayan ölüler için  tasarlanmış bir ülke.
Oysa ki  oyumu vatandaşı olduğum ülkede 1. sınıf yaşam alanı yaratsınlar, haklarımı ve geleceğimi gözetsinler, beni devletin siyasal bir üyesi olarak algılasınlar ve saysınlar  adına vermek istiyorum. Nerdeee!

Duyguyu kavramak için mitinge bile gittim yahu. Bende bıraktığı iz, öğle vakti panayırda Tarkan'ın konsere çıkmasını beklemekten öteye geçmedi. Mitinglerle kime oy vereceğini belirliyorsa bu  insanlar, bitmişiz!  Bayrak ve şapka almak hayatta en birinci vazifeleriydi adeta. 

Akıl  akıl  söyle bana

nerelerdesin?

Neyse 1 hafta sonra  çitleğimi alır geçerim tv nin karşısına. Seçim sonuçlarını değerlendiren sözde siyaset bilimcilerin (bana göre hepsi dallama) her nabza ayrı şerbet akıtmalarını seyrederim. Budur vatandaş olarak görevim benim. Daha ötesini istersem ayıp ederim. Çok şükür bin şükür. 

Ancak,
Bir gün evlerimizdeki o bebeler büyüdüğünde daha demokrasi, daha özgürlük, daha medeniyet, daha teknoloji, daha para, daha eğitim, daha evrensel, daha yaratıcılık  diyerek bizden hesap soracak olurlarsa... seçim arabalarının  türkülerini dinletiriz. Uyuşmaya birebir. Olmadı siyasetteki amcaların cansiperane memleket hizmetlerini anlatırız. Daha yol, daha yol, daha yol......
 
                                                                                                                      sevgiyle



 

15 Şubat 2015 Pazar

Şiddet hikayen var mı?

Hayatında bir kere olsun, şiddete  uğramayan insan yoktur!
Büyük laf değil mi?
Ama ne yazık ki doğru.

Kadın yada erkek, fark etmez! Şiddete uğramak için canlı olmak yeterli de, konumuz insan. ( yoksa sokakta karşımıza çıkan gözü oyulmuş, kuyruğu kesilmiş hayvan dostları unutmuyoruz. Ve tabii kimden hesap sorulur, onu da bilmiyoruz. Cumhuriyet  Savcılığına gitsek oluyo muydu?)

Şiddetin sağlıklı insanlarda onarılmaz yaralar açtığını kendimden biliyorum. Dayak yiyerek büyüyen bir çocuk değildim yanlış anlama! Hatta tam tersi, sevgi dolu şahane bir ailem vardı. Okulda kendini bilmez hödük nöbetçi öğretmenin sıraya girmem için kafama indirdiği cetveli saymazsak, çocukluk çağım şiddetten uzak geçti diyebilirim. Üniversite çağlarımda ise, konumu ve akrabalık ilişkisini bile zikretmek istemediğim ( aileye evlilik yoluyla sonradan katılan akrabalık sıfatı) bir yaratık tarafından ölümüne dövüldüm. Nasıl ve neden ölmedim bilmiyorum. Suratıma onlarca kez yumruk, kafama dirsek darbesi yedim. Boynumu sıktı sıktı sıktı. Sonra bıraktı. Ben kaçmaya çalıştıkça iştahı kabardı, koltuk altlarımdan kolumu kopartırcasına çekiştirip yere fırlattı. İşin kötüsü neydi biliyo musunuz? Ev halkının seyirci  kalması. Yediğim yumruklardan ziyade canımı yakan o bakışlardı.

Neden yapmıştı bunu? Ele gelebilecek tek bir neden yoktu. Pisi pisine. Bir öfke seli beni yutmuştu o gün. Sanırım yıllarca yakınlarım buna zaten maruz kalmışlar ve o gün piyango bana çıkmıştı. Bingo. Acaba diyorum, yıllarca şöyle mi düşündü, bi punduna getirdiğim ilk fırsatta şu kızı eşek sudan gelene kadar döveceğim.. Benimle ilgili sorunu neydi? Anlamaya çalışmadım. Çünkü, o bir manyaktı. O günkü kadar kendimi değersiz hissettiğim başka bir gün olmamıştır. Bende çatlaklar yaratmadı mı? Ne diyosun? Çatlağın dibi! Dolduramadım yıllarca.

Tek dolgu maddesi, yüreği güzel insanlardan bir hayat bezemek oldu.

Blogumun giriş cümlesinde de belirttiğim gibi, eşkenar üçgenin iç açılarının toplamından ziyade aramızda sinsice yaşayan pezeveklere çevirdim bakışlarımı. O pezevenkler ki, kadın erkek fark etmez. Seni iş yerinde, okulunda, evinde bir bok böceğine çeviriverirler büyük bir ustalıkla. Umutlarını, planlarını bir çırpıda tarumar ederler de, yıllarca neyin peşinden koştuğunu bilmeden dolanır durursun deli danalar gibi..

Şiddet denildiğinde, salak numarası yapmaya gerek yok. Hepimizin tadını bildiği bir zehir.

Karı-koca şiddeti, öğretmen şiddeti, arkadaş şiddeti, yönetici şiddeti... say say bitmez. Nasıl toparlamalı fazla dağılmadan?

Felç inmiş toplumsal refleksleri tedavi etmeli. Şiddet bireysel değil, toplumsal bir bozukluktur.

 Lütfen hoş görmeyin. Şiddete uğrayan yakınınıza inanın. Hak ettiğini düşünmeyin.

Ve unutmayın şiddet, dil ile başlar bütün hücreleri ele geçirir. İşte sırf bu yüzden, hiçbir şey yapamıyorsan uğradığın şiddet hikayeni paylaş! Cesaretle anlattığın gün yeniden doğacaksın....


                                                                                                                            sevgiyle