Hakkımda

Fotoğrafım
hiçbir zaman eşkenar üçgenin dik açılarının toplamı ilgimi çekmedi.İlgimi çeken tek şey aramızda sinsice yaşayan pezevenklerdi....

30 Ekim 2012 Salı

Aktar

      Bir ölüme bir de yaşlanmaya çaresi yok derler çörek otunun.Yağını  burun deliklerine süreceksin! Aklına geldikçe; yat-kalk sür! Bak bir daha sinüzit ağrın kalacak mı? Papatya kaynatmayla, buharını koklamayla geçmez sinüzit. Ha, iltihabı söker mi? Söker! Söker ama, bi seferlik.Sen beni dinle! Çörek otu iyi gelecek sana! Dedi,ömrünü o hap kadar dükkanda, güneş yüzü görmeden geçirmiş yaşlı aktar.
     N'oldu biliyo musun,içime kelimelerle toparlayamayacağım bir yaşam neşesi çöktü o an.
     Sebebi Aktar Amca'nın dükkanının atmosferi değildi sanırım. Zira hap kadar dükkanda yağlar ve otların tıkış tepiş dizaynı oldukça kafa bulandırıcıydı. Karaciğer için kurutulmuş enginar yaprağı alacağına sadrazam sucuğu alır çıkarsın alimallah.Tepeden sarkan biberler bile kişilik bulmuşlar . Kurutulmalarının üstünden bir asır geçmiş sanki. O seni kaynatır, yer valla! Çuvalda zerdeçal,gülhatmi,lavanta,kakule..Hepsinin işlevi var, saymakla bitmeyecek.
     Neşemin sebebi  Aktar Amca'nın çok bilmişliği ve insanı kıskandıracak özgüveni de değildi..Yoksa bu güne kadar aldığım otların bir halta yaradığına şahit olmadım vesselam. Ama Amcam, konusuna öyle hakimdi ki,  kocakarı ilacı diyecek oldum dövecekmiş gibi baktı yakın gözlüklerinin üzerinden. Kim? Hangi Kocakarı yaparmış? Ne bilirmiş? dedi, tehditkar. Gençleşti, enerji doldu sesi kafa tutarken. Gazi Yaşargil gelse postasını koyacak. Öyle vakıf !
      Yirmiye kadar süt,kırka kadar et,kırkından sonra ot diye fısıldadı kuru biberlerin altında kulağıma.Ve   potansiyel müşterisi olduğumu muştuladı böylece. Şey, Amca sizde kırışıklık için yağ var mı? dedim laf olsun diye. Yağ olmaz evladım! Ne olur?  Arap Bacı kremi  olur sana! Serum etkisi yapar! Gündüzü var! Gecesi  var! Arap Bacı dediysem bronzluk falan vermez! Bilakis cildin yeni doğmuş bebek kıçı gibi olur!
    Bu dükkan ve Aktar Amca'nın beni neden bu denli neşelendirdiğine gelince, insanlararası  kaybettiğimizi sandığım diyaloğun aslında yaşadığına yönelik sevinçti. Mekanik alış-verişler, kat'a dinlenmeyecek dertleşmeler, %100  çıkar üzerine kurulan anlık ve sahte söylemler, hiçbir zaman haklılığından şüphe duymamak, zorbalığı güç sanmak.... ve daha bir yığın anormallik arasından bu amca yedi veren gülü gibi sırıtıyordu bana.

      Çıkarken kurduğu cümleyse beni benden almıştı. Kendine güven! Cildine güven! Bedenine güven! En önemlisi yaşama ve insanlara güven! Beynimiz dışarıdaki hayattan daha tehlikeli bunu unutma! Hiç bir ot sana senden daha iyi doktor olamaz! 

Hiç yorum yok: