Hakkımda

Fotoğrafım
hiçbir zaman eşkenar üçgenin dik açılarının toplamı ilgimi çekmedi.İlgimi çeken tek şey aramızda sinsice yaşayan pezevenklerdi....

13 Şubat 2016 Cumartesi

Şükran

     Doğa bahara döndü. Çayır çimen sevinç içinde. Bahçe korkuluğu  mazılar yol boyu yeşile kudurmuş. Sümbüller mis. Salkım salkım dalında.
     Güneş hayasızca odada. Işık huzmesi, sıkı sıkıya örttüğüm koyu renk perdeleri delerek üzerime yağdı. Sadece, evet sadece bu sisli ışıltı bile yeterlidir yaşama tutunmak için. Oysa biliyor musun, benim gönlümdeki sevinç, gözlerimi açar açmaz dağılıp, kayboluverir her sabah. Kaç kış, kaç bahardır böyleyim?
     Güneşin odamda boy göstermesinden saatler önce, tanımlayamayacağım bir güç tarafından dürtülerek uyandırılıyorum. Alıştım. Haydi bakalım, dön sağa dön sola. Hatıraları terbiye edemiyorum. Ağa takılan milyonlarca balığa dönüşüyor mazi bende.
     Uyumuyorum artık bende.Uyumuyorum dediysem, geceleri. Oturuyorum kukumav kuşu gibi.
     Yalnızlığım, bikesliğim  karım Şükran'ın  toprağına kavuşmakta aceleciliğindendir. Hasta olduk mu, bir çorba kavuranımız olmazdı. Ama yalnızlığa karşı sarsılmaz direncimizin varlığıyla birbirimizi şımartırdık. Bugün yaşadığım yalnızlık gibi değildi o günler. Şimdiki düpedüz  kimsesizliğin yalnızlığı.
     Hayattaysam da bugün bunu, kitap okumama borçluyum, biliyorum.
     Güzelim Şükran. Mavişim benim. O iri gözler içinde camgöbeği bakışları özledim. Eşek sıpası, her ay maaşını alır almaz sayıkladığım kitapla çıkagelir ve beni ne denli mutlu ettiğini fark etmeksizin, adeta evde eksilmiş bir erzağı yerine koymanın sevincini duyumsardı. Fark etmeksizin diyorum çünkü Şükran, ''okur'' değil, ''okuyucu'' ydu. Çok okunanlar listesine bakıp alır, tatile giderken alır, benim tavsiyemle alır, iş yerinde arkadaşlarıyla takas için alırdı. Bir kitaba ''manyak'' gibi aşerdiğine hiç şahit olmadım. Bu yüzden arzuladığın kitabın avuçlarının arasında nasıl mutluluk kaynağı olabileceğini fark etmesi imkansızdı. İnanır mısın, o kimselere veremediğim kitaplarım da, içimdeki bozgunu durduramıyor. Yine de onlarla oyalanıyorum.
      Temiz pak yıkanıp paklanıp sahafa gitmeyi iş ediniyorum kendime. Papatya dolu çimenlerin kokusunu çekiyorum derin derin. Sonum pek renksiz geçiyor doğrusu.
     Bir yerlerde mi okumuştum ne? Uyduruyor da olabilirim. Şu cümle, benim hayatımın özeti olmayı hak ediyor...
    Önce ruhlarını teslim ettiler, ölesiye bıkkınlıklar içine.
    Bende ruhumu ve ölümsüz bıkkınlığımı sizlere bırakıyorum. Eğitimli ve hoş görülüdür. Ama adı bıkkınlıktır işte. Ben Şükran'ıma sevincimi, çoşkunluğumu götüreceğim.
     Dünya ölmeden ölmek için harika bir yermiş. Yaşanan her an baş yapıt tadında dev bir prodüksiyon. Bıkkınlık veren komedi.
     Bu yaşlı adam ne yaşamış böyle deme bence, sabırlı ol, tek tek anlatacağım bir gün . On insan ömrüne sığacak hikayelerim var benim. Yalnızca o gün bu gün değil.
     Haydi, önümüz bahar, tadını çıkar....
     Komedi  tiyatrosunda yerini al.



   
     






Hiç yorum yok: